Kene hafif geldi bir akrebi deneyelim...

Sağ el ve sağ ayak bileğimden akrep soktu. Olayın üzerinden yaklaşık 5 saat kadar geçti. Şu an bu satırları yazarken hastanedeyim.

Onlar da bizim şehidimiz...

Çanakkale ile arasında tam 8530 kilometre mesafede yatıyor olsalar da onlar da bizim şehidimizdir. Siz de bir buket sanal çiçek hediye ediniz gönülden gerçek dualarınızla birlikte. Nasıl yapacağınız burada tarif ediliyor.

Kendiniz Yapın: Tenekede Tavuk Pişirme Aparatı

Tenekede tavuk pişirebilmek için kendiniz evde malzemelerle son derece basit ve pratik bir aparat yapabilirsiniz.

Altın Oran ve Kabe

Altın Oran yani “Fi sabiti” 1.618, matematikteki üstün tasarım sayısıdır. Kalp atışlarımızda, DNA sarmallarının en ve boy oranında, kainatın dodecehadron adı verilen özel tasarımında, bitkilerin filotaksi denen yaprak dizilim kurallarında, kar tanesi kristallerinde, pek çok galaksinin spiral yapısında ve sayısız yerde Yaratıcı hep aynı muhteşem sayıyı kullanmıştır. Altın oran sayısı yani 1.618…

Mangal çeşitleri - Akla ziyan tasarımlar

"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz. Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...

İyi Bir Tabletten Neler Olur?

Bir tablet bilgisayar evdeki hangi cihazların yerine geçebilir?

Eskişehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eskişehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Oradaydım: 17. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi, Eskişehir 2013

17. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi, Eskişehir 2013

TÜRKONFED'in (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) tarafından düzenlenen 17. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansının destekleriyle Anemon Otel’de gerçekleştirildi.

Zirveye Kemal DERVİŞ, TÜRKONFED Genel Başkanı Süleyman Onatçı, TÜSİAD Genel Başkanı Muharrem Yılmaz, ESİAD Başkanı Aydın Bandırma, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, Eskişehir Valisi Güngör Azim TUNA ve çok sayıda davetli katıldı.

ESİAD Başkanı Aydın BANDIRMA, "Çağdaş Türkiye’nin yeni yüzü Eskişehir'e hoş geldiniz" diyerek başladığı konuşmasına, "her yı sonunda tüm üyeleri bir araya getiren Girişim ve İş Dünyası Zirvesini, 2013 TDKB Ajansının destekleriyle bu yıl Eskişehir'de düzenlediklerini belirtti.

ESIAD Başkanı Aydın BANDIRMA açılış konuşmasını yaparken

Brookings Enstitüsü Küresel Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi Kemal DERVİŞ, ESİAD'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen "TÜRKONFED 17. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi"nde, "Finansal Kriz Sonrası Dönemde Küresel Ekonomide Değişimler ve Türkiye'nin Uyum Süreci" konularında bilgi verdi; "Yüzde 6'nın üstünde bir büyüme, yüzde 6'nın altında bir cari açığı gerçekleştirdiğimiz anda 2023 hedeflerine gerçekten çok yaklaşabiliriz" dedi.

Kemal DERVİŞ konuşmasını yaparken


TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça, 2013 dünya ekonomisini değerlendirdiği konuşmasında, eğitim durumunun gelişmesine yönelik radikal adımların atılmasını ve Ar-Ge çalışmalarına büyük önem verilmesini istedi.

TÜSİAD Genel Başkanı Muharrem Yılmaz’da yaptığı konuşmada, küresel ekonomik kriz yaşayan ülkelerin artık yavaş yavaş toparlanmaya başladığını söyledi. Yılmaz, büyük firmaların çözüme yatırım yaptığını, Türkiye’deki istikrar ortamının devam ettiği sürece yatırımların da devam edeceğini konuşmasının sonuna ekledi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem YILMAZ

Konuşmaların ardından, Moderatörlüğünü Doç. Dr. Yılmaz Kılıçaslan’ın yaptığı “Türkiye Orta Gelir Tuzağından Nasıl Çıkar” adlı panel düzenlendi.

Zirvenin ikinci gününde Azerbaycan-Türkiye İşadamları Birliği (ATİB) Başkanı Cemal Yangın konuk konuşmacı olarak katılımda bulundu ve oturumda “Türk Dünyasında Yatırım Hedefleri” ile ilgili düşüncelerini paylaştı, Türk işadamlarını Azerbaycan'a yatırım yapmaya davet etti.


Diğer Okuma Adresleri:
http://www.esiad.web.tr/default.asp?page=26&prc=1&id=128
http://www.dunya.com/dervis-2023-hedefinin-recetesini-verdi-210795h.htm
http://www.haberturk.com/gundem/haber/900859-sayin-erdoganda-basbakan-olmadan-once-abdye-gitti
http://www.eskisehir.gov.tr/tr/haberler/5146-is-dunyasinin-zirvesi-eskisehir-de-bulustu-5146.html



Kayayı delen ağaç...

Güncelleme tarihi 20 Aralık 2012'nin son dakikaları. Kıyamete 5 kala...
İlk yayın tarihi 2 Mayıs 2011

"İşte böyle olacaksın, hiç olmadık yerde, dağın tepesinde tek başına bile kalsan dimdik! Köklerin kayayı delip geçecek, meydan okuyacaksın denize, dağlara. En güzel manzara da senin olacak, senin hakkın o!" demiştik şurada :



Aşağıdaki ağaç da Eskişehir'den Mayıslar'a doğru giderken, Mayıslar'a 4-5 km kala hemen çay köprüsünü geçince görebileceğiniz bir kayanın üstünde. 
Kayadır demememiş, toprağım yok ben nerede duracağım, suyum nereden gelecek dememiş,
delmiş geçmiş.



Kaya mı ağacı tutuyor yoksa ağaç mı kayayı? Belki de kökleri kayayı yamaca sabitliyordur. Doğanın dengesi müthiş...

Ya buna ne demeli...

14 Şubat 2012'de eklendi

Hele buna ne dersiniz? (20 Aralık 2012'nin son dakikalarında eklendi.)

Bu fotoğraf da benden. 27 Ekim 2012, İstanbul Fuar Merkezi otoparkı. Bitkinin çıktığı yere dikkatli bakınız. Beton ile asfaltın arasında kağıt bile giremeyecek kadar dar bir yerde... Sulayan yok, gübre veren yok, budayan, bakım yapan yok. Ama çıkmış oradan ve dimdik ayakta...



Allah "Ol!" der ve olur...


...


Mangal çeşitleri - Akla ziyan tasarımlar

[ İlk yayın tarihi 20 Nisan 2011. 
güncelleme 14 Şubat 2012
güncelleme 27 Nisan 2012]

"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz.


Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...

Denizde, gölde herhangi bir yerde su üzerinde mangal keyfinden mahrum kalmak istemeyenler için ilginç bir tasarım. Donut şeklindeki bu araca 8-10 kişi binebilmekte isterse ortadaki mangalda da ızgarasını yapabilmekte.

 Bu da motosikletinden ayrılamayanlar için moto-mangal.

Tren şeklindeki mangala ne dersiniz?

Ya bu tabanca şeklindeki mangala

Çöpte Açan Çiçekler - Hamamyolu İzlenimleri



Eskiden tozu ve çamuru ile anılan Eskişehir'imiz son yıllarda pek bir güzelleşti. Modern ve büyük parklar, Porsuk'ta gondol turları derken şaka değil plajımız bile var İç Anadolu'nun bir kenti olan şehrimde.

Tur otobüsleri hiç eksik olmuyor, yabancı plakalı arabalara da çok sık rastlanıyor artık. Geçenlerde İzmir'de iken bir turizm acentasının camında görmüştüm Eskişehir'e günübirlik turlar diye; hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim...

Bugün hava güzeldi, çocukları aldık hanımla beraber şöyle bir Hamamyolu turu yaptık. Arabayı parkedip giderken 31 plakalı bir araç da Porsuk civarına nasıl gideceğini soruyordu durdurduğu bir hemşehrime. Anlaşılan o ki o da gezmeye gelmiş Aşk-ı Şehrimizi.

Güzel bir şeyler oluyor da biraz da sahip çıkmak lazım bu yapılanlara. Hep başkalarından beklememek lazım.
Bakın aşağıdaki fotoğrafa. Belediyelerin güzel bir uygulaması var şehrimizde: "Çöpte Açan Çiçekler". Çöp tenekelerinin üzerine mevsimine göre çiçekler yerleştiriyorlar. Hamamyolu boyunca da onlarcası var. Her bir kutunun üzerinde de en az 20-30 tane menekşe vardı, bu gün gördüğüm şekliyle... Kimisi evine çiçek götürmek isteyenler tarafından eksiltilmiş ama olsun. Altında çöp tenekesi olmasına rağmen; çoğu çiçeklerin dibinde sigara izmaritleri, dondurma külahı, kullanılmış peçeteler de var.


Benim takıldığım husus bunlar değil, çiçeklerin toprağının kuruluğu. Belediye ne güzel bir hizmet getirmiş. Sokağını, dükkanının önünü çiçeklerle donatmış. E be güzel kardeşim, günde bir tas su dökmek çok mu zor geliyor ya da hiç mi aklına gelmiyor? Gerçekten kınıyorum Hamamyolu esnafını. Elbetteki kıymetini bilip temizliğini, bakımını yapana değil lafım ama böylesi de çok nadir. Yol boyunca hemen hemen her çiçekliğin toprağını kontrol ettim, hepsi kuru. İllaki belediye mi gelip sulayacak senin dükkanının önündeki çiçeği?

Benim yaşım müsait, hatırlarım ve mutlaka başka hatırlayanlar da çıkacaktır. Eskiden Hamamyolu boyunca bir dere akardı. Başta esnaf ve halkımız temiz tutmayı beceremediği için kirlilik yarattığı gerekçesi ile üstü kapatıldı bu derenin. Şimdi yolun altından künklerin içinden akıyor bu dere. Elin gavuru şehrini güzelleştirmek için yapay su kanalları yaparken şehir içine biz elimizdekinin kıymetini bilmediğimizden yerin altına indiriyoruz. Lütfen biraz özen gösterelim, biraz kıymet bilelim. Yapılan bu hizmetlere sahip çıkalım. Tüm gün gözümüzün önünde duran, göz zevkimize hitap eden bu çiçeklere arada bir su vermeyi ihmal etmeyelim, çok mu zor?

Bu fotoğraf benim hatırladığım dönemlerden de çok önce çekilmiş. 
Ben bu derenin ıslah edilmiş, daha bakımlı halini görmüştüm. 
Soldaki ilk bina şimdi Namlı Gıda şarküteri.


.

4. ArGe Proje Pazarı İzlenimlerim

Eskişehir ili inovasyon Stratejileri için Kapasite Oluşturma Projesi, kısa adıyla ESINKAP tarafından organize edilen 4. ArGe Proje Pazarı icin Eskisehir Anemon Oteldeyiz. An itibari ile ESO Baskanı Sn. Savas ÖZAYDEMİR acılıs konusmasını yapmakta. Dınlıyoruz. Gelısmeler az sonra...

İşte geldi...

Eskişehir İli İnovasyon Staretejileri için Kapasite Oluşturma Projesi (ESİNKAP) 4. Ar-Ge Proje Pazarı etkinliği, Eskişehir Sanayi Odası (ESO) ve Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı(BEBKA) ortaklığında Anemon Otel’de gerçekleştirildi.

 Eskişehir Sanayi Merkezi (SANGEM)’in organize ettiği Proje Pazarı, TÜBİTAK ve TTGV tarafından desteklenmektedir. 

Etkinliğe Vali Dr. Kadir Koçdemir, BEBKA Yönetim Kurulu Başkanı ve Bilecik Valisi Halil İbrahim Akpınar, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yrd. Talat Aydın, Vali Yardımcıları Nurettin Yücel ve Dr. Ömer Faruk Günay, Tepebaşı Kaymakamı Dr. Necdet Türker,  ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen, TTGV Genel Sekreteri Dr. A. Mete Çakmakçı,  Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir, çok sayıda kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticileri, başta Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) ve Anadolu Üniversitesinden (AÜ) olmak kaydıyla çok sayıda akademisyen ve sanayiciler katıldı.

Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş ÖZAYDEMİR
BEBKA Yönetim Kurulu Başkanı ve Bilecik Valisi Halil İbrahim AKPINAR

Eskişehir Valisi Dr. Kadir KOÇDEMİR

Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yrd. Talat AYDIN
Bu sene yoğun başvurudan dolayı iki bölüm olarak geçekleştirilecek olan etkinliğin bu oturumunun konusu; Raylı Sistemler, Havacılık ve Otomotiv başlıklarını kapsayan “Ulaşım Sistemleri” oldu.  Son yıllarda ulaşım sektöründe yakalanan ivmenin, il sanayine olan katkısının sürdürülebilir olmasını amaçlayan bu etkinliğin temel amacı; yüksek katma değerli üretim yapabilmektir.


4. ArGe Proje Pazarından izlenimlerim: 

KTÜ 'nün MagLev (Magnetik Levitataion) demosu
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden Prof.Dr.Ekrem YANMAZ'ın sunduğu Maglev (Magnetik Levitataion) uygulaması proje pazarının en ilginç ve dikkat çekici projelerindendi. Aşırı soğutularak süper iletken haline getirilen mıknatısın zemindeki süper mıknatısların üzerinde sanki bir sihirle havada yüzüyormuşçasına sıfır sürtünme ile hareket etmesi ilginç bir gösteri oldu. Belki hatırlarsınız Prof.Dr. Ekrem YANMAZ ve ekibinin bu projesi bir kaç ay önce "Trabzon'da oyuncak tren kalmadı" başlığı ile medyada geniş yer bulmuştu. (TIKLAYINIZ)

Fotoğraf Hürriyet Gazetesinin ilgili haberinden

Videosu aşağıda: (çalışmazsa şu linkte: http://www.youtube.com/watch?v=5-OSjhwGdjM)



ESINKAP Proje Pazarlarının renkli simalarından ve demirbaş katılımcılarından "Mucit İrfan" lakaplı Emekli İrfan GENÇER de proje fikirlerini burada sunma imkanı buldu. Kendisini çalışmalarından ve proje fikirlerini paylaşma ve sunmadaki medeni cesaretinden dolayı tebrik ediyorum. Kendisine ait web sayfası da şurada: http://mucitirfan.azbuz.com/

Proje Pazarlarının Daimi Katılımcılarından "Mucit" İrfan GENÇER

Dördüncüsü gerçekleştirilen proje pazarlarının bir diğer renkli ismi ve her zaman en az 6-7 proje sunumu gerçekleştiren Sn. Basri KÖSELER bu sene etkinlikte değildi. Gözlerimiz kendisini aradı, umarım herhangi bir problemi, sağlığında herhangi bir sorunu yoktur, heyecanından ve enerjisinden  de bir şeyler kaybetmemiştir.

---o--- ---o--- ---o---

Bu seneki etkinlikle ilgili olarak bir de küçük eleştirim olacak. Daha önce, projelerin sergilendiği gerçek bir pazar olan etkinlik bu sefer biraz sempozyum/seminer havasındaydı. Kurum, kuruluş ve özel şirketlerin sunularında kendi reklamları da bir hayli uzundu. Artık bu tür etkinliklerde kurum kurum ve kuruluşların defalarca dinlediğimiz sunularındaki reklam faslının hiç olmazsa Proje Pazarı'nın ruhuna uygun olarak biraz daha kısa olması  iyi olurdu. Çünkü proje pazarında bir proje ya da fikir sunulmalı; bu proje ve fikir için destek aranmalıdır kanımca. Projenin eksik olan tasarım/imalat kısmı için ortak-destek, maddi olarak sermaye ya da finansal ortak aranmalı. Sermayesi olanlar, imalat altyapısı olanlar projede gelecek görüyorlarsa talip olmalıdır. Bu sefer, özellikle akademik sunular son derece ağırdı. Detay formüllere, akademik terimlere gerek yoktu. Çünkü dinleyicilerin o formüllerle ve tekniklerle ilgili herhangi bir beklentisi yok ki! Firmaların sunuşlarındaki teknik ayrıntılara da gerek yoktu. Doğrudan proje anlatılsa, burada bulunmakla ne hedefleniyorsa o aktarılsa daha iyi olurdu. ( Sermaye, tasarım, imalat, iş gücü, pazar, alım-satım, tanıtım, teşvik, vs)

Özellikle büyük kurum ve kuruluşların sunuş için kürsüde değil de  "Ağır Abi" olarak dinleyici koltuklarında oturuyor olması daha uygun olacaktır. Bu pazarın özellikle de KOBİ'ler, Teknokent firmaları için bir fırsat olduğu hem büyükler hem de KOBİ'lerce  göz ardı edilmemelidir.

Şahsi fikrimce bundan sonraki Proje Pazarları da böyle devam ederse maalesef diğer sempozyumlardan farkı kalmayacaktır ve diğer tüm etkinlikler içerisinde farklı bir yere sahip olan ESINKAP Proje Pazarları amacından saptığı için etkisini ve cazibesini kaybedecektir.

Selam ve saygılarımla.



KüçükBahçem'in pepinoları

12 Ekim 2011 tarihli şuradaki yazımda

Şekli ve desenleri  ne kadar da birbirine benziyor. Acaba pepino mu patlıcana baka baka olgunlaşıyor yoksa patlıcan mı peppinoyu örnek alıyor. Aslında alışık olduğumuz üzere patlıcanın morumsu siyah olması gerektiğine göre belki KüçükBahçem'deki bu patlıcanlar pepinoya benzemeye çalışmışlar diye zannediyorum.

demiştim. Meğerse pepino zaten patlıcangillerdenmiş;  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Ekim 2011 sayılı Tarım Bülteni'nin yalancısıyım. Aşağıda bültendeki  pepino ile ilgili yazıyı bulabilirsiniz ama önce KüçükBahçem’in pepinolarının bir tadına bakalım değil mi…


 Bahçeyi temizledikten sonra pepinolar daha da açığa çıktı



Bu sene sadece bu gördüğünüz 2 adet pepinoyu yetiştirebildim. KüçükBahçem adından da anlaşılacağı gibi küçük olduğundan pepinolar domateslerin ve altın çileklerin arasında sıkıştı kaldı. Bu nedenle fazla ışık alamadığı için fazla meyve vermedi. Fakat bu iki tane de son derece lezzetliydi. Kelek kavun, salatalık sanki biraz da ananas tadı aldım. Aşağıda da böyle tarif edilmiş zaten.

Aşağıdaki yazıda yetiştirme şartları ile ilgili güzel bilgiler verilmiş. Seneye bunlara dikkat edeceğim. Pepinonun fidelerini; domates, biber gibi alışık olduğumuz sebze fidelerine göre bir hayli pahalıya yaklaşık on katı bir fiyata almıştım. Gördüğüm kadarı ile fidesini üretmek çok zor değil. Toprağa deydiği yerden kök salıyor. Bir iki dalından çelik alıp toprağa dikmiştim, onlar bile köklenip tuttular. Kışın Eskişehir'in soğuğundan koruyabilirsem önümüzdeki sezona kendi fidelerimi üretmiş olacağım inşallah.

Ekim 2011, Tarım Bülteni
Eski Damağa Yeni Tat: PEPİNO

Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
Değişik tatlara çok da primi vermeyiz ancak pepino hem faydaları, hem yetiştirme kolaylığı hem de farklı tadıyla Türk insanıyla tanışıp, sofralarımıza konuk olmak istiyor.
Pepinoyu anlatmak için kavunu ipucu olarak verebiliriz. Şekli kavuna benzeyen bu meyvenin tadı ise kavun, muz ve ananas karışımı. Yani tam bir kokteyl kıvamında... Türkiye bu meyve ile henüz yeni tanışmaya başladı. Anavatanı Güney Amerika olan pepino şu an ülkemizde biraz yabancılı çekiyor olabilir. Kolay değil, Güney Amerika'dan, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan bir ülkeye konuk olarak gelmek. Yol uzun, insanlar ve toprak yabancı... Ama Akdeniz iklimi tam ona göre. Çünkü gece gündüz sıcaklık farkını çok sevmiyor pepino, geceleri üşüyor, Güney Amerika akşamlarının yıldızlı gecelerini düşünüyor.

MELEZ PEPİNO
Kendisi kavuna benziyor ancak öz akrabaları patlıcangiller familyasından. Damarlarında melez kanı akıyor. Kendi doğal ekolojisinde çok yıllık olarak üretilebiliyor pepino. Düşük ışık yoğunlukları meyvedeki şeker miktarının ve dolayısıyla tadının azalmasına neden oluyor. Bunalımlı havalar pepinoya göre değil. Günlerin uzaması moralini düzeltiyor, daha fazla çiçek açıyor. Drenajı iyi, kumlu tınlı topraklar pepino için ideal. Ağır bünyeli topraklarda geç ürün veriyor ve hastalık problemleri artıyor. Dikimi mart ayı sonundan nisan ayı ortalarına kadar yapılabiliyor. Doğal büyüme formu çalı şeklinde olduğundan budama yapmak gerekiyor pepinoya. Böylece daha fazla güneşlenerek, meyve vermesi daha da kolaylaşıyor.

DAMLA SU İÇİYOR
Gelişme döneminde bol su içmesi gerekiyor pepinonun. Ancak olgunlaşmaya başladığı zaman azaltıyor su içme sıklığını. Damla damla su içmek en güzeli ve en keyiflisi pepino için. Pepino yetiştirmek istiyorsanız, dikim yapmadan önce toprağa hayvansal alt gübresi atmanız gerekiyor. Çünkü pepino doğallıktan yana. Ama doğallık da bir yere kadar... Pepino, hasat zamanına yakın meyve gelişimini ve kalitesini artırmak için K (potasyum) içeriği yüksek olan gübreleri tercih ediyor. Hasadı bir kereyle bitmiyor pepinonun; meyve tabaklarında yerini almak için artık gün saymaya başlıyor...
HER DERDA DEVA...
Eskilerin deyimiyle 'su geçmiş' meyvelerden. Yani uzak yollardan gelirken, şifasını da birlikte getirenlerden. Diabet (şeker hastalığı) tedavisinde, kemik erimesi, anemi (kansızlık) tedavisinde ve kolesterolü düşürmede etkili. Pepinoyu tanıdıktan sonra bu meyveyi nasıl yiyeceğimizi de anlatalım: Pepinoyu dolapta soğuttuktan sonra kavun gibi dilimleyerek yiyebilir, meyve salatalarına katabilir ya da dondurma ile farklı bir sunum  gerçekleştirebilirsiniz.

Kaynak: Ezine Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, Bursa-Orhangazi Gürle Köyü Muhtarı Mehmet Uzun.
 



Her şey gönlünüzce olsun, sağlıcakla kalın.

Eskişehir AB'ye Hazırlanıyor


T.C. Eskişehir Valiliği tarafından desteklenen "Eskişehir AB'ye Hazırlanıyor" projesi çerçevesinde "Bölgesel Enerji ve Ulaştırma Çözümleri Çalıştayı". Anemon Otelde düzenleniyor. Takipteyiz...
Ayrıntılar az sonra
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.
--------------------------
Çalıştayda Dağıtılan "Eskişehir AB'ye Hazırlanıyor" broşürü

AB ile müzakereler TÜRKİYE'ye neler kazandırdı?
1999'da tam üyelik için resmen aday ilan edilen Türkiye, gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki reformlar sayesinde, 2005 yılında AB ile müzakerelere başladı.
Daha güçlü bir EKONOMİ
AB süreci sadece siyasi değil, ekonomik açıdan da önemli kazanımlar sağladı. Yapısal reformlar sayesinde, ekonomi istikrara kavuştu. On yıl öncesine göre, enflasyon %90 oranında azalırken, kişi başına milli gelir %141, ihracat ise %389 oranında arttı. Birçok sektörde dünyanın önde gelen üretici ve ihracatçı ülkeleri arasına girmeyi başaran Türkiye, Avrupa'nın 6. dünyanın 16. büyük ekonomisi haline geldi.
AB üyeliğine adaylığı ile birlikte, daha istikrarlı bir ülke görünümü kazanan Türkiye, yabancı yatırımcılar için de cazibe merkezine dönüştü. Yıllık yabancı sermaye akışı son on yılda rekor bir hızla 20 kat arttı. Yapılan yatırımlar, birçok vatandaşımıza yeni iş imkânları sağladı.
Daha iyi YAŞAM koşulları
AB sürecinin en önemli getirişi ise, vatandaşlarımızın yaşam standartlarının giderek iyileşmesi oldu.
Gıda güvenliğinden çevreye, tüketicinin korunmasından çalışma koşullarına kadar, günlük hayatı ilgilendiren birçok alanda AB standartlarına uyum, Türk halkının yaşam kalitesini artırdı.

Daha özgür, daha demokratik bir TÜRKİYE
40 yılda hayata geçiremediği siyasi reformları, AB sürecinin yarattığı ivme ile son 10 yıla sığdıran Türkiye, daha özgür, daha demokratik, daha istikrarlı, daha şeffaf bir ülke haline geldi.
Çıkarılan reform paketleri ile gerçekleşen anayasa ve yasa değişiklikleri, Türkiye'yi, ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğünden ayrımcılık ve yolsuzlukla mücadeleye; azınlık, engelli, kadın ve çocuk haklarından vatandaşın bilgi edinme hakkına kadar birçok alanda, AB standartlarına yaklaştırdı.

Üyelik neler getirecek?
Türkiye AB üyesi olduğunda, üyelikle birlikte elde edilen doğal hak ve imkânlardan da yararlanacak.
Tüm vatandaşlarımız, aynı zamanda AB vatandaşı olacak AB üyeliği ile birlikte, tüm vatandaşlarımız aynı zamanda AB vatandaşı olacak. Pasaport olmaksızın, nüfus cüzdanı ile üye ülkelere seyahat edebilecek, öğrenim görebilecek, çalışabilecek. Yaşadığı AB ülkesinde, yerel seçimlerde ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanabilecek, aday olabilecek.
Mali yardımlar artacak
Türkiye, üye ülkelere yönelik çeşitli yapısal fonlardan yararlanabilecek. Bölgeler arası farklılıkları gidermeye, az gelişmiş bölgeleri kalkındırmaya, tarım ve kırsal kalkınmayı geliştirmeye ve iş piyasalarını desteklemeye yönelik bu fonlar, Türkiye'nin AB ile ekonomik ve sosyal uyumu yakalamasına katkıda bulunacak.
Öğrencilere yeni fırsatlar doğacak
Öğrenciler, AB üyesi ülkelerde o ülkelerin vatandaşları ile eşit koşullarda eğitim hakkına sahip olacak. O ülkelerin öğrencilerine sağlanan mali desteklerden, burs imkânlarından, sağlık sigortası ve sosyal haklardan yararlanacak.
AB'de güçlü temsil
Türkiye, AB üyesi olduğunda nüfusu sayesinde, AB Konseyi'nde en fazla oy ağırlığına sahip olan ve Avrupa Parlamentosu'na en çok milletvekili gönderen ülkelerden biri olacak. Böylelikle Türkiye, AB'nin karar organlarındaki belirleyici aktörler arasında yer alacak.
Türkçe, AB'nin resmi dillerinden biri olacak
Serbest dolaşım, sağlık, tüketicinin korunması, çevre gibi hepimizi doğrudan ilgilendiren birçok alanda, AB tarafından çıkarılan mevzuat, rapor ve belgeler Türkçe'ye de çevrilecek. AB kurumları ile yazışmalarda, başvurularda Türkçe kullanılabilecek. Yabancı dil bilmemek, AB ile ilgili bilgi ve belgeleri izlemekte sorun olmaktan çıkacak.
Avro'nun üzerinde
Türkiye'yi temsil eden semboller olacak Madeni Avro'ların bir kısmı, Türkiye'nin belirleyeceği özel bir sembolle basılacak. Böylelikle, Avusturya'nın Mozart'ı, Yunanistan'ın Zeus'u, İtalya'nın Leonardo da Vinci'si gibi Türkiye'den de bir sembol Avro'ları süsleyecek.

İlinizdeki AB çalışmalarından haberdar misimiz?
Valiliklerimizin AB'ye katılım sürecinde daha etkin rol alabilmeleri için kapsamlı yeni bir yapılanma oluşturuldu. Yeni yapılanma kapsamında her ilde oluşturulan AB Daimi Temas Noktası, AB Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu ile AB Koordinasyon Merkezleri kanalı ile vatandaşlarımız ve kuruluşlarımız AB sürecine daha etkin olarak katılabilecek ve ihtiyaç duyduğu bilgiye kolayca ulaşabilecekler.
İl AB Daimi Temas Noktası
İl düzeyinde AB ile ilgili reformların gerçekleştirilmesi, AB üyelik sürecinin daha iyi anlaşılması ve AB mali kaynaklarının daha verimli kullanılması amacıyla her ilimizde bir Vali Yardımcısı İl AB Daimi Temas Noktası olarak görevlendirildi.
İl AB'ye Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu İldeki kamu kuruluşlarından, meslek örgütlerinden, üniversitelerden ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin yer aldığı İl AB Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu aşağıdaki temel görevleri yerine getirmekle görevlendirildi:
  • AB'ye uyum ile ilgili yürütülen reformları ve mevzuat düzenlemelerini izlemek ve değerlendirmek
  • AB Fon ve Mali Kaynaklarından azami ölçüde yararlanılması amacıyla proje faaliyetlerini teşvik etmek ve gerekli desteği sağlamak
  • AB'ye üyelik sürecimizle ilgili olarak sağlıklı bir kamuoyu oluşumuna katkıda bulunmak
         İl AB Koordinasyon Merkezi
  • Vatandaşlarımızın AB ile ilgili konularda ilk danışma noktası olan İl AB Koordinasyon Merkezleri her ilimizde Valiliklerimiz bünyesinde aşağıdaki konularda hizmet vermekte:
  • AB fonları ve mali kaynaklarının daha etkin kullanılması amacıyla proje hazırlayan kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, özel kuruluşlar ve kişilere proje hazırlama konusunda teknik destek sağlamak
  • AB hibe çağrılarının il içinde duyurulmasını koordine etmek
  • AB katılım sürecinde yerelde AB ile ilgili çalışmaların daha etkin yürütülmesini sağlamak
  • Kamuoyunun AB ile ilgili konularda bilinçlenmesi ile ilgili konularda çalışmalar yürütmek


 
--------------------------
Çalıştay Programı

Açılış Konuşmaları
Emel ERSAL / AB Proje Geliştirme ve Koordinasyon Merkezi
Savaş ÖZAYDEMİR / Eskişehir Sanayi Odası Başkanı
Yusuf BALCI / İl Özel İdaresi Genel Sekreteri
Bülent ÖZCAN / AB Bakanlığı Proje Uygulama Başkanı

Avrupa Birliği Enerji Politikaları ve Türkiye'nin Uyumu
Leyla AKŞİN / AB Bakanlığı Sektörel Politikalar Başkanlığı Koordinatör

Enerji konusunda bildiri ve sunumlar
Levent EĞÜZ / Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Prof.Dr.Ertuğrul Yörükoğulları /Anadolu Ünv. Fen Fakültesi Fizik Bölümü - Rektör Danışmanı
Doç. Dr. Haydar ARAS / Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü
Ali İhsan KARAMANLI  / Organize Sanayi Bölgesi Müdürü



Ulaştırma konusunda bildiri ve sunumlar
Hayri AVCI / TÜLOMSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı-Genel Müdür
Tolga ARICAN / Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeler Genel Müdürlüğü Kümelenme Politikaları Uygulama ve Koordinasyon Şube Müdürü
Prof. Dr. Mustafa CAVCAR / Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı-Sivil Havacılık Y.O. Eski Müdürü
Kenan IŞIK / Savronik A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi-Eskişehir Havacılık Kümesi Derneği


.

Yolun açık olsun SunAtolia

Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin oluşturduğu Anadolu Güneş Takımı, yeni araçları "SunAtolia" ile Avusturalya yolcusu. Dünyanın öbür ucundaki Avusturalya'yı kuzeyden güneye 3000km'den fazla yolu sadece güneş enerjisi kullanarak geçmeye çalışacaklar.

Ekip bugün yeni araçlarını AÜ Yunusemre Kampusü Öğrenci Merkezi Salonu'nda düzenlenen, Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Enver SUVACI, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tuncay DÖĞEROĞLU ve Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş ÖZAYDEMİR'in de katıldığı bir toplantı ile basına tanıttı.



Dünyadan birçok üniversitenin katıldığı, dünyanın en büyük ve en önemli Güneş Enerjisiyle Çalışan Araba Yarışı olan ‘World Solar Challenge in AVUSTRALIA’ da hem ülkemizi, hem Eskişehir'imizi hem de Anadolu Üniversitesi'ni temsil edecek olan Anadolu Güneş Takımı'na şahsım adına başarılar dilerim.

Takımın çok çalıştığını, iyi bir araç hazırladıklarını ve daha da önemlisi inançlı ve istekli olduğunu çok yakından biliyorum. Katılmanın dahi büyük bir başarı olduğu bu uzun ve zorlu yarıştan başarılı bir sonuçla dönmelerini diliyorum ve döneceklerine de inanıyorum.

Yolunuz açık olsun Anadolu Güneş Takımı, yolun açık olsun SunAtolia.

.

İşyerindeki KüçükBahçem'iz

Asıl işi elektronik sanayi ve ticareti olan çalışmakta olduğum firmada bazı "köklü" değişikliklere gidiyoruz. Mesela önümüzdeki dönemde çok önem kazanacak olan iyi tarım uygulamalarına el atarak "köklü" ürünler üretiyoruz; domates, biber, peppino, altın kiraz, patlıcan, salatalık, fasulye gibi...

Aslına bakarsanız bu, şirketin kurumsal stratejisi değil; bir ArGe'ci olarak benim ve bir kaç gönüllü iş arkadaşımın fikri. Öğlen yemek arasını değerlendirmek üzere yaptığımız bir uğraşı. Geçen sene (Bknz.: "Bizim şirketin bahçesinden 2 - hasat zamanı" başlıklı yazı dizisi.) bir çay molasında laflarken ortaya attığımız fikri bu sene daha da geniş katılım ve daha da geniş arazi ile büyüttük. En verimli tarım arazileri üzerine kurulu "Türkiye'nin En Çevreci Organize Sanayi Bölgesi"ndeki işyerimizin bahçesinde şu an itibari ile domates (pembe domates, cherry-çeri, sırık, oturak), biber, peppino, altın kiraz (altın çilek, inka eriği, yer kirazı, cape bektaşı üzümü, güveyfeneri, goldenberry, physalis peruviana, poha; oha yani ne kadar da çok adı varmış...), patlıcan, sırık salatalık, fasulye, su kabağı (süs kabağı, susak) gibi bitkilerimiz mevcut.

Takvimin kopmamış sayfasında 17 Mayıs 2011 yazarken, ilk önce toprağımızı çapalayıp kabarttık, gübreyle birlikte alt-üst ettik. (Aslında daha öncesinde zirai danışmanımız, tecrübeli bahçevanımız Nafiz Dayı'dan yer istedik. O da bize burayı tahsis etti. Toprağı hiç fena olmamakla birlikte oldukça da geniş bir alan)


tesviyesini yaptık, su akışına göre seviyesini ayarladık.

Lületaşı Ocakları (Türkmentokat Köyü / Eskişehir)

Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür: Türkmentokat

Bizim bir tarafımız Mayıslar ise bir tarafımız da Türkmentokat köyündendir.
Allah bana her iki köyün vatandaşı olmak gibi bir güzelliği nasip etmiş. Baba tarafım Mayıslar, anne tarafım Türkmentokat'lı, hepimiz Eskişehir'de buluşmuşuz.

Türkmentokat'tan lületaşı, Mayıslar'dan da Calcedon (Kalsedon, Kalkedon, bir diğer adı Kadıköy Taşı) çıkar. Bugün biz Lületaşından bahsedeceğiz, Kalsedon sonra...


Lületaşı işlenmesi kolay beyaz renkli, gözenekli bir mineraldir. Lületaşının dünyada en çok bulunduğu yer Eskişehir'dir. Bu ilimize bağlı Sepetçi köyünde bol miktarda bulunan lületaşı, umumiyetle pipo, sigara ağızlığı tesbih, biblo ve süs eşyası imalinde kullanılır.

Toprak içinde, geniş damarlar içinde serpilmiş çakıl kümeleri halinde bulunan lületaşının, ana maddesi hidratlı bir magnezi silikattır.

Emici özelliği olması dolayısıyla, ağızlık ve pipo yapımında birinci sınıf malzeme sayılmaktadır. Tütünün meydana getirdiği nikotini bir filtre gibi emen lületaşı, zamanla sarımtrak bir renge girer.

Ülkemizde ilk defa bulunduğunda devlet tarafından işletilen lületaşı ocakları, bir müddet sonra özel sektöre devredilmiştir. Günümüzde, lületaşının bol miktarda bulunduğu Sepetçi ve civar köylerde 300'den fazla lületaşı ocağı bulunmaktadır. Çıkarılan taşlar, yine aynı bölgede mevcut bulunan atölyelerde işlenmektedir. Bölge halkının başlıca geçim kaynağı olan lületaşı, ülkemize büyük ölçüde döviz kazandırmaktadır.

Kalite bakımından, sıra malı, birim malı, parçalı pamuklu, taneli dökme ve çeltiz dökme gibi beş cinse ayrılan lületaşı; Fransa, Yunanistan, İspanya ve Güney Afrika ile ABD'de az miktarda bulunmaktadır.

Kaynak 1: http://www.turkcebilgi.com/l%C3%BCleta%C5%9F%C4%B1/ansiklopedi

Lületaşı, magnezyum ve silisyum esaslı ana kaya parçalarının yerin muhtelif derinliklerindeki başkalaşım katmanları içinde, hidrotermal etkilerle hidratlaşması sonucunda oluşmuş kayaçtır. Bu kayacı farkeden bir alman mineralog (E. F. Glocker) tarafından 19. yüzyıl ortalarında sepiolit olarak adlandırılmıştır. Sepiolit ismi mürekkep balığının yunanca ismi olan 'sepion'a ithafen verilmiştir. Bu mineralin Almanca ismi olan 'Meerschaum' (deniz köpüğü) da mineralin yoğunluğuna ithafendir.

Arkeolojik çalışmalar , lületaşının yaklaşık beşbin yıl öncesinden bilindiğini ve değişik amaçlarla kullanıldığını göstermiştir.Günümüzde Lületaşı süs eşyası ve özellikle pipo yapımında kullanılmaktadır. Pipo ile tütün içme alışkanlığının yaygınlaşması lületaşının tüm dünyada tanınmasını sağlamıştır.

 Kaynak 2: http://tr.wikipedia.org/wiki/L%C3%BCleta%C5%9F%C4%B1




Yukarıdaki  uydu fotoğrafı Eskişehir iline bağlı Türkmentokat Köyü'ndeki lületaşı ocaklarını göstermektedir.
Aşağıdaki videolarda da Lületaşı'nın çıkarılış hikayesi anlatılmaktadır:


video


video
 .

Küçük Bahçem Karlar Altında

Küçük Bahçem Karlar Altında

Ha bugün ha yarın derken nihayet bir sabah penceremin perdesini açtığımda dışarıdaki karı gördüm. Gece serpiştirmeye başlayan kar bu sefer hemencecik vazgeçmemiş, sabaha kadar yağarak oğluma “Bak oğlum kar yağmış, kardan adam yapalım mı?” diyebileceğim kadar da birikmiş dışarıda. OğulMonk’la birlikte çıktık karlar altındaki küçük bahçemize. Baba-oğul (oğlumla ben) ilk defa birlikte kardan adam yaptık birer tane. Yaptık ama dedik ya çoktandır kar yağmıyordu diye, kardan adam yapmayı da unutmuşuz. Zaten estetik yoksunu bir adamım, yaptığım kardan adam acayip bir şeye benzemiş; ben de adını “Ucube 2” koydum…









Yazın yemyeşil olan, domates, biber, patlıcan yetiştirdiğim küçük bahçem bugünlerde böyle bembeyaz bir örtünün altında. Her mevsimin ayrı bir güzelliği var, keşke her sene yaz yazlığını kış kışlığını yapsa, ikisinin arasında da bahar olsa…










Esen kalın, sıkı giyinin üşümeyin...

ETO - Havacılık Çalıştayı

ETO dan hava sanayimize Hollandalı yatırımcı atağı 

Eskişehir Ticaret Odası,  Hollanda'nın Next Generation Aircraft firması ile Eskişehir'deki havacılık sektörü temsilcilerini bir araya getirerek kentimize yatırım yapılması konusunda bir proje başlattı.


Ayrıntı için: http://www.etonet.org.tr/etoyeni/mainhabergoster.asp?dno=110259





 Fotoğraflar da ETO'nun sitesinden alınmıştır. Oradaydım ama bu sefer haberler gecikmeli oldu.

Hızlı tren projelerinin Eskişehir ulaşımına ve gelişimine etkileri


Güzel Eskişehir'imizin yerel yöneticileri ile TCDD ve TULOMSAS in yöneticileri, ESOGU ve İTÜ'nun hocaları bugün, inşaat mühendisleri odasının misafiri olarak, Eskişehir'de bulunuyorlar. Hızlı tren projelerinin Eskişehir ulaşımına ve gelişimine etkileri isimli panelde bulunuyoruz. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükersen ve Ulaştırma Bakanı Danışmanı Prof.Dr. Mustafa Karasahin hocalar panelistlerden. Mustafa hocam genel olarak yüksek hızlı trenler ve hatları hakkında bilgi verdi. Şu anda da Yılmaz hocam Eskişehir'in, özellikle de demiryollarının gelişimi ve geleceği hakkında değerli bilgiler veriyor. (İnternette ilk kez benden duydunuz. Bizi izlemeye devam ediniz.) esen kalın
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

ESIAD ın düzenlediği BEBKA tanıtım toplantısı



ESİAD'ın (ESKİŞEHİR SANAYİCİ ve İŞ ADAMLARI DERNEĞİ ) tarihi dokularla bezenmiş Odunpazarı Evleri'ndeki yeni binasında BEBKA  (Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı) kuruluş amacını ve faaliyetlerini tanıtan bir sunu gerçekleştirdi.  "2010 Yılı İşletmelerin Ekonomik Gücünü ve Rekabet Kabiliyetini Artırmaya Yönelik Mali Destek Programı" hakkında da ayrıntılı bilgi verdi.

Fotoğraf  Sakarya Gazetesi'nden alınmıştır.


Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

Cumhuriyetimizin 87 nci Yıl Dönümü Kutlu Olsun


Geçen gün Cumhuriyetimizin 87. yıldönümünü kutladık. Şöyle bir düşündüm o gün ben ne yaptım diye.

Gözümü açıp da Çin malı AVEC marka saatimin tavana yansıttığı görüntüye bakınca saatin 8’i geçmiş olduğunu gördüm. Hemen kalktım hazırlandım, mutfağa indim. Bir yandan kahvaltı yaparken diğer yandan da LG marka televizyonumda TRT1’i açtım törenleri izleyeyim diye. O sırada güzel bir belgesel film vardı “Son Buluşma”;  izledim, duygulandım. Her biri bir asrı devirmiş nur yüzlü son gazilerimizin hikâyelerini dinlerken gözüm tv’nin yanındaki dolapta duran gazi büyük dedemin bana emanet İstiklal Madalyası’na takıldı. Öyle ya bugün o şehit ve gazilerimizin bize hediye ettiği cumhuriyetin yıldönümüydü. Onlar, bizler bu günleri görelim, güzel yurdumuzda “tam bağımsız” olarak rahatça yaşayabilelim diye şehit oldular; kendi hayatlarından vazgeçtiler, yaralandılar sakat kaldılar.


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bu sene Cuma gününe denk geldi, aynı günde iki bayram yani. Öğlen yaklaşınca Arko krem ve Mach3 traş bıçağı ile sinekkaydı traşımı oldum, mis kokulu Nivea after-shave’imi ve Nivea Anti-Persperant koltuk altı deodorantımı süründüm. Cumaya güzel kokular sürünerek, temiz kıyafetlerle gitmek sünnettir. Dişlerimi de Signal diş fırçası ve Colgate diş macunu ile fırçaladım. Dışarı serinceydi, Alpinist marka polar montumu giyip çıktım evden.

Cuma’ya gidip geldikten sonra öğlen yemeği niyetine bir şeyler atıştırdım. Gitsem mi gitmesem mi diye kararsızdım ama duramadım evde. Evden çıkmadan önce, orada belki bir tanıdıkla karşılaşır da birbirimize sarılırsak diye naneli Vivident sakızdan bir tane attım ağzıma. Adidas parfümümden de bir fıs sıkmayı ihmal etmedim. Havanın soğuk olduğunu hatta yağışlı olacağını hesaba katarak LCW kabanımı da sıkıca giyindim. Benzinini Total’den, TEB - BNP Paribas Ortaklığı Bonus kredi kartı ile aldığım Toyota marka otomobilime binip çarşı merkezine gittim. Arabayı uygun bir yerde park ettikten sonra yoluma Adalar Migros’un önünde saat 15:00’da yapılacağı söylenen Cumhuriyet Yürüyüşü’ne katılmak üzere yaya olarak devam ettim. Köprübaşı’ndan geçerken Porsuk üzerinde kano yarışlarının yapıldığını gördüm.  Güzel bir etkinlik düzenlemişler diye aklımdan geçirirken, bugünün kendisine sadece bir tatil olarak anlam ifade ettiğini zannettiğim bir grup genç “-La bu salaklar ne yapıyor burada bu soğukta?” diyerek yanımdan geçtiler. Burger King’in hemen yanındaki Migros’un önünde belirtilen saatte bulunuyor olmama rağmen kimseyi göremedim. Yanlış yer yanlış zaman mı diye düşünürken aklıma geldi: “Acaba millet sabahın 6’sında büyük indirimlerle açılan Media Market’ten daha dönememiş miydi?” Bir yandan da Porsuk boyunca yolun Tülomsaş tarafı girişine doğru yürümeye devam ettim. Bu sırada karşıdan sloganlarla gelen kalabalığı görünce sevindim, neyse ki doğru yere gelmişim. Kalabalığın fazla “tehlikeli” sloganlar atmadığına emin olunca ben de araya karıştım. Elimde pankart hatta bayrak bile yoktu ama yine de ateşe su taşıyan karınca misali tarafımız belli olsun diye korteje dâhil oldum. Durumum biraz dikkat çekici bile sayılabilirdi; çünkü önce kalabalığı süzdüm kenardan sonra gözüme kestirdiğim bir yerinden kalabalığa karıştım. Beni izleyen birisi kışkırtıcı (provokatör) ya da kapkaççı bile zannedebilirdi. Bu nedenle ağzımı bile açmadım, ellerimi de cebimden neredeyse hiç çıkartmadım. Bu arada, her ne kadar bayrak sallamasam da dedemin İstiklal Madalyası’nı cebimden çıkarmadığım elimden hiç bırakmadım.

Grup ile beraber hareket ederken, yeni anayasa değişikliği ile fişlemenin tarihe karıştığı güzel ülkemde, en az haberciler kadar kalabalık olan sivil polisin genellikle Sony kameralarına görüntü verdim gönülsüzce de olsa. Yol boyunca, yürüyüş yapan grubun fotoğraflarını muhtelif marka ve model fotoğraf makineleri ile çeken gençler de gruba katılmış olsaydı sayımız hissedilir oranda artacaktı. Hele hele elinde Çin malı ucuz bir şemsiye taşıyan önümdeki orta yaş üstü bir bayanın dediği gibi “Bizim yerimize asıl Atatürk’ün bu cumhuriyeti emanet ettiği gençler” cafelerde oturmak yerine yürüyüşe katılsaydı kortejin nüfusu ikiye katlanırdı. Fakat herkesin tercihine saygı duymak gerekir,  o gençler soğukta yürümek yerine su boyundaki cafelerde  Nescafe’lerini yada Lipton poşet çaylarını yudumlayıp oyunlarını oynamayı yeğlediler. Haklarını da vermek lazım aralarından bizlere tebessümle bakanlar hatta alkışlayanlar bile oldu…

Grup yürüyüşüne su boyundan sonra Köprübaşı’ndan da geçerek Hamamyolu’na doğru devam etti. Köprübaşı’nda bankaların orada adamın birisi omzuma dokunup “-Gardaş niye yürüyonuz? Bi şeyin protestosu falan değil de mi?” diye sorunca önce bir süzdüm adamı acaba benimle dalga mı geçiyor yoksa ağzımdan laf mı almaya çalışıyor diye. Hızlı bir bakıştan sonra art niyetsiz sıradan bir vatandaş olduğuna ikna oldum, “-Cumhuriyet yürüyüşü” dedim el-cevap. Adam rahatlamış bir ifadeyle :” –Ha iyi o zaman ben şu kalabalığın arasından dükkânıma geçebilirim demek ki” diyerek aramıza dalıp karşı tarafa atladı. Anladım ki katılmayanların çoğu herhangi bir gösteride yer almak, bir siyasi eylemin içerisinde bulunmak, bir tarafın adamıymış zannedilmek istemiyordu. Doğru ya ben de aynı sebepten dolayı hiç böyle bir etkinliğe katılmamıştım. Katıldığım kalabalık hareketler sadece galip geldikten sonra Kızılcıklı’da yolları kapattığımız Es-Es maçları değil miydi? Kalabalığın gücünü sadece oralarda hissetmiyor muyduk?

Her neyse böyle böyle, arada sırada elinde megafon bulunan çığırtkanlar ve değnekçilerin yardımıyla “Ne ABD ne AB Tam Bağımsız Türkiye” diye bağırarak (ben değil) dura kalka Hamamyolu’na girdik. Cumhuriyetimizin polisleri de yerini almıştı sağlı sollu olarak. Eksik olmasınlar dışarıdan gruba olası bir saldırıyı engellemek, cepçileri önce caydırmak yetmezse yakalamak için oradaydılar eminim. Ama o kadar kalabalıktılar ki bu soğukta bu kadar polise ne gerek vardı diye de aklımdan geçirmedim değil hani…

Süleyman Çakır’ın önünden gelip Hamamyolu’nun içinden geçen caddeye geldiğimizde durakladık. Çünkü basın mensupları orada bekliyordu. En öndekiler topluca bir şeyler söylüyorlardı ama anlayamadım. Casio saatime baktım saat 16:10 olmuş. Blackberry marka cep telefonuma gelen e-postaların başlıklarını da hızlıca bir okuduktan sonra dilime takılmış olan “Ne ABD ne AB Tam Bağımsız Türkiye” sloganı ile oradan ayrıldım.

Eve geldim Calliou karakterli t-şortunu giymiş oğlum kapıyı açtı bana. Bize bu günleri verenlerin hatırına, bugünün anlam ve önemine dair ne yapabilirim diye düşündüm. Önce kafamı rahatlatmak için Western Digital Media Player’ımı açtım Samsung taşınabilir harddiskimden Hollywood yapımı bir Amerikan filmi seçtim ve izledim.

Uyuyakalmışım...

Bu yazıyı, HP bilgisayarımda Windows XP altında çalışan Microsoft Office Word kullanarak yazdım, Firefox ile Google’ın kim bilir dünyanın neresindeki sunucusunda bulunan blogspota yükledim…

… ve sen değerli okuyucum; kim bilir nerede, nasıl ve hangi duygularla okuyorsun bu satırları; arka planda çalan müzik eşliğinde…


Atatürk diyor ki:

İstiklâl-i tam denildiği zaman, bittabi, mali, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilâ... her hususta istiklâl-i tam ve serbesti-yi tam demektir. Bu saydıklarımın her hangi birinde istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mâna-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir.

Yeni Türkçesi:

Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her konuda tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir.

Bu da başka bir sözü:
Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. (1922, Ankara) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. I, Ankara, 1997, s. 243)
Ve bir başkası:
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz.

Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
Cumhuriyet Yürüyüşü'ne katılanlar
Media Markt'ın büyük indirimi için sırada bekleyen gençler


Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-