Kene hafif geldi bir akrebi deneyelim...

Sağ el ve sağ ayak bileğimden akrep soktu. Olayın üzerinden yaklaşık 5 saat kadar geçti. Şu an bu satırları yazarken hastanedeyim.

Onlar da bizim şehidimiz...

Çanakkale ile arasında tam 8530 kilometre mesafede yatıyor olsalar da onlar da bizim şehidimizdir. Siz de bir buket sanal çiçek hediye ediniz gönülden gerçek dualarınızla birlikte. Nasıl yapacağınız burada tarif ediliyor.

Kendiniz Yapın: Tenekede Tavuk Pişirme Aparatı

Tenekede tavuk pişirebilmek için kendiniz evde malzemelerle son derece basit ve pratik bir aparat yapabilirsiniz.

Altın Oran ve Kabe

Altın Oran yani “Fi sabiti” 1.618, matematikteki üstün tasarım sayısıdır. Kalp atışlarımızda, DNA sarmallarının en ve boy oranında, kainatın dodecehadron adı verilen özel tasarımında, bitkilerin filotaksi denen yaprak dizilim kurallarında, kar tanesi kristallerinde, pek çok galaksinin spiral yapısında ve sayısız yerde Yaratıcı hep aynı muhteşem sayıyı kullanmıştır. Altın oran sayısı yani 1.618…

Mangal çeşitleri - Akla ziyan tasarımlar

"Yaşasın, mangal sezonu açıldı..." isimli yazı dizimize "Akla Ziyan Mangal Tasarımları" ile devam ediyoruz. Bu yazıda çok enteresan mangal tasarımları ile karşılaşacaksınız. Ya Rab bir zevk uğruna ne mangallar tasarlanıyor...

İyi Bir Tabletten Neler Olur?

Bir tablet bilgisayar evdeki hangi cihazların yerine geçebilir?

sera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Küçük Seramın Karla İmtihanı


Beklenen kar nihayet düştü gökten bahçelere... KüçükBahçem de sebeplendi yağan kardan. Yukarıdaki fotoğraf 10 Ocak'da evimin penceresinden gece 01:30 sularında çekildi.

Akşamüstü yağmaya başlayan kar KüçükBahçem'deki küçük seramın da üstünde birikmeye başlamıştı.


Sabah kalktığımda durum şöyleydi:


Biraz evin kuytusunda kaldığı için üzerinde aşırı bir birikme olmamış. Üzerinde görülen miktardaki kardan fazla etkilenmişe benzemiyor. Seranın içindeki turp, lahana, marul gibi bitkilerim de korunmuş oldu tabiatiyle...

KüçükBahçem'deki KüçükSeram Eskişehir'e düşen 2012'nin ilk karından alnının ve üzerindeki karın akıyla çıktı.


Yukarıdaki fotoğraf da arka bahçemden bir kare. Evin içinden tripodla gece modunda çektim.

Her şey gönlünüzce olsun.

Hidrotonda Tatlı Patates Çimlendirme

Yaz sonunda KüçükBahçem'deki sandıklardan topladığım kırmızı tatlı patateslerden küçük bir tanesini evin içinde köklendirmek üzere, aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir mama kavanozuna koymuştum.

Burada filizlenip iyice köklendiğinde, kızım ile birlikte bir hidroton (hydroton) saksısı hazırladık. Hidroton; perlit, vermikulit, cocopeat, kaya yünü gibi topraksız tarımda kullanılan bir yetiştirme ortamıdır. Özel bir kilin misket gibi şekillendirildikten sonra 1200 °C’ye kadar ısıtılması ile üretilir. Yüksek ısıda fırınlandığı için patlamış mısır gibi genişler, gözenekli bir şekil alır. Taş gibi kuru olduklarından toprak gibi dağılmazlar, bozulmazlar. Gerektikçe yıkanıp temizlenerek yeniden kullanılabilir. Hidroton tanelerinin pH değerleri nötrdür. Herhangi bir katkı, mineral, besin, gübre vs. içermezler. İçi boşluklu olduğu için hem hafiftirler hem de sıvıyı sünger gibi tutarlar. Dolayısıyla köklenme için ideal bir ortam oluştururlar.




Tatlı patates çimini topraksız tarımda kullanılan özel besin sıvısına daldırılmış hidroton dolu saksıya koyduktan tam bir ay sonraki görüntüsü aşağıdaki gibidir.


Saksıya değil de eve sığmadığı için KüçükBahçem'e taşımak üzere torf dolu bir saksıya aktardım.



Şu anki hali mi? Maalesef seramı henüz kurmadan KüçükBahçem'e taşıdığım için soğuktan donarak öldü. Biraz acele etmişim dışarıya almakla. Baharda bir kez daha deneyeceğim. Bu sefer hidroton saksıma bir de otomatik sulama ve suyu havalandırma sistemi ilave edeyim diyorum, şuradakiler gibi... http://www.hydroponics.net/


Her şey gönlünüzce olsun, kalın sağlıcakla...

KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...

KüçükSeram ve turplarım; turp gibiler maşallah...

KüçükBahçem'deki KüçükSeram'ın açılışını yapmıştım 17 Aralık 2011'de. Daha orada sera falan yokken; biberleri, domatesleri, patlıcan, peppino ve altın çilekleri söktükten ve bahçeyi kabaca çapalayıp temizledikten sonra; KüçükBahçem boş durmasın diye birkaç avuç kara lahana ve turp tohumu serpmiştim. Turplar ve lahanalar kendilerini gösterir gibi olduğu vakit de üzerlerine serayı oturttum.

Seranın altında daha korunaklı olduğu için Eskişehir'in meşhur soğuk ayazından fazla etkilenmediler, yavaş yavaş büyüyorlar burada.


Tohumları düzenli olarak ekmeyip avuç avuç serpiştirdiğim için rasgele yerlerde çimlendiler. Arada bir bazılarını sökerek ayıklıyorum ki birbirlerinin büyümesine engel olmasınlar.


Bu fotoğrafları da çekeli bir hayli zaman oldu, şimdi biraz daha seyrekler ve biraz daha büyümüş haldeler turplarım.



Bu yazıyı yazarken aklıma geçenlerde gözüme takılan bir haber geldi: Turplar Vadisi. Günümüzde iletişim kanallarını doğru ve akıllıca kullananlar (akıllıca kullanmaya pek de gerek yok aslında Google Abiye sorunuz: Doğuş ve saksısı) bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyorlar. Bunun güzel örneklerinden birisi de, Türkiye'nin turp ihtiyacının yüzde 70'ini karşılayan Osmaniye'nin Kadirli ilçesi çiftçilerinin çekmiş olduğu "Turplar Vadisi" isimli iki bölümlük kısa video. Bu video sayesinde hem ilçelerini hem de ürünlerini büyük kitlelere tanıtmış oldular. Tebrik ediyoruz kendilerini.

Turplar Vadisi 1. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=wwHNz1fAR2c
Turplar Vadisi 2. Bölüm için tıklayınız-->  http://www.youtube.com/watch?v=uO0Vh5HmBJY

Her şey gönlünüzce olsun.

KüçükBahçem'in Küçük Serası


Günlerden bir gün, KüçükBahçem'deki son ürünleri de topladıktan sonra kışın bahçede ne yapsam diye düşünürken aklıma sera yapmak geldi. Öncelikle bilindik büyük alışveriş merkezlerindeki minik seraları inceledim. Sonra da internet taraması ile pratik, portatif sera yapımlarını araştırdım. Gördüm ki çok değişik şekillerde ve maliyetlerde kendi kendine sera yapmak mümkün.

Bahçe tipi hazır imalat seralar bir hayli pahalı olabiliyor, bence satın almaya da hiç gerek yok. Kendimiz fazla zorlanmadan basit bir sera yapabiliriz.

Hem kendi kendine yapmış olmanın keyfi bir başka...

Çalakalem kabataslak bir şekil çizdim. Ölçülerini kendi KüçükBahçem'e göre belirledim.


Sonra gidip bir yapı malzemesi mağazasından gerekli malzemeleri satın aldım. İşte fotoğrafı ve listesi:
16 m 0.20 çaplı PPRC boru
12 adet T (0.20 çap)
 6 adet 45 derecelik dirsek (0.20 çap)
 1 adet artı (artık teknikteki adı neyse...)
15-20 adet boru klipsi (0.20 çapa göre)
 PVC yapıştırıcı
Sudan, ısıdan etkilenmeyen güçlü bir bant
10 m2 kadar kalın, saydam naylon


Gerekebilecek alet edevat ise şunlar:
(Aslında boruları eklemek için ısıtıcılı özel kaynak makineleri kullanıyorlar. Fakat bende böyle bir cihaz olmadığı için eldeki cihazları kullandım.)
Borunun uçlarını inceltmek için taşlama makinesi
Boruları kesmek için bir kıl testeresi ya da dekupaj testere
Her zaman lazım olacak, 1 adet sabit boyalı kalem
Şeritmetre
Yerine göre gerekirse bir adet perçin aleti ve bir miktar perçin
Sıcak silikon tabancası ve yeteri kadar silikon çubuk
1 demlik çay (lazım olacak)
ve en önemlisi iyi bir asistan. Bende iyi ki OğulMonk var.


Asistanımızla birlikte boruları ölçülerimize uygun olarak işaretledikten sonra testeremizle düzgün ve temiz bir şekilde kesiyoruz. Kesilen boru parçalarının uçlarını taşlama makinesi ile bir miktar inceltiyoruz. Taşlama makinesi yoksa bir zımpara ya da eğe ile de aynı işi görebilirsiniz fakat sizi bir hayli uğraştırır.



Eklemeleri yapmadan önce, değerli komuşumun tavsiyesi üzerine dirsekleri ve T'leri makarna gibi iyice bir kaynattım ki ısıdan dolayı genleşerek borular daha rahat girebilsin. Fakat kullandığım PPRC borular zaten sıcak su iletiminde kullanılmak üzere yapıldığından beklediğim kadar esnemedi, genleşmedi. Eğer siz farklı tipte bir boru kullanacaksanız ısıtma işlemi sizde daha faydalı olabilir.


Antalya'da tarih ve seralar iç içe [15 Temmuz 2011'de güncellendi]

Antalya en çok seraya sahip kentimiz olsa gerek. Artık sera kuracak arazi kalmamış herhalde ki, başkalarında olsa ancak uzaktan seyrettirilen antik tiyatroların dibine kadar seralar kurulmuş. Yani bir anlamda tarih ve sera iç içe. Hani neredeyse tiyatronun üstüne de naylon çekilip içinde sebze yetiştirilecek.



 <----- Eklenen Bölüm ----->
Google Earth'de gezerken bir de bunları buldum.

Burası da Antalya'da, Lymra Antik Tiyatrosu. Finike yakınlarında bir yer. Google Maps'de açmak için resme tıklayınız.



Burası Patara kumsalına yakın, Kumluova'da Letoon Antik Tiyatrosu.


Burası Demre'de Myra Antik Tiyatrosu (ilk fotoğraftaki yer)


 <----- Eklenen Bölüm Sonu ----->

Benden ancak bu kadar. Ne kadar da çok antik tiyatro varmış Antalya'da. Adamlar, bizim şimdiki cep sinemalar kadar tiyatro yapmışlar zamanında.

Sizin de bildiğiniz, bulduğunuz yanında sera olan antik tiyatrolar varsa lütfen yorumlara yazın.


Sağlıcakla...

Küçük bahçemde bir yılın ardından...

ÖZET:
------o------
2010'un bu son gününde, tamamlanmasına saatler kalmış bir yılın muhasebesini yaptım kendimce. Bu yazımda da bu yılın bahçecilik sezonunda neler yaptığımı, önceki yazılarımdan derleyerek kısaca özetledim. Bu sezondan edindiğim tecrübeleri, kazançlarımı da not ettim, tespit ettiğim hatalarımı da....
Yazının sonunda 2010 yılı yaz sezonunda bahçemden ne kadar ürün aldığımın listesi de var. Toplam miktar kimilerine göre komik kalabilir amma ve lakin neticede hepsi kendi çabalarımla kendi yetiştirdiklerimdir.

2011'de daha iyi bir bahçe sezonu geçirmek ümidiyle...
------o------

Aslında topraktan hiç uzak kalmadım. Köyüme gittiğimde de tarlada, bahçede çalışırdım dedemlere yardım etmek için. Kâh ayçiçeği, pancar sulardık hep birlikte kâh çeşitli sebze, meyve yetiştirirlerdi biz de anladığımız kadarı ile yardımcı olmaya çalışırdık.

Bugüne kadar hep müstakil evlerde oturdum. Küçük de olsa bahçesi vardı hepsinin. Şimdiki yeni evimizin de önünde ve arkasında küçük birer bahçemiz var. Annemin ön bahçede yetiştirdiği domatesler benim için bir dönüm noktası oldu. İtiraf etmek gerekirse tadına bakana kadar her gün içinden geçtiğim bahçede domates yetişmekte olduğunun bile farkında değildim. Ne zaman ki bir akşam yemeğinde “-Domatesler ne kadar da lezzetliymiş” dediğimde eşim bahçeden topladığını söyleyince varlığından haberdar oldum bahçedeki domateslerin. O zamana kadar pazardan aldığımız “domates”leri de domates zannediyormuşuz; gerçek domateslerin tadını unutmuşuz zamanla meğerse. Tıpkı hayatı boyunca bir kez bile güneş görmemiş, bir kez otlanmamış tavukları tavuk zannettiğimiz gibi…

Evimin önünden

Bir de hediye gelen bir karaçam tohumunun bir bardakçık saksıdan kafasını uzatıp büyüdüğü mucizesini gördüm ya o zaman iyiden iyiye bakış açım değişti toprağa. Bir tohum ekiyorsun o sana kocaman bir ağaç veriyor. Bir biberden çıkmış onlarca tohumdan sadece birini ekiyorsun o tohumdan sana onlarca biber veriyor. Nur içinde yatsın Âşık Veysel ne de güzel söylemiş: “Bana türlü türlü meyve yetirdi”, “Kazma ile dövmeyince kıt verdi”, “Karnın yardım kazma ile bel ile / Yüzün yırttım tırnak ile el ile /  Yine beni karşıladı gül ile / Benim sadık yârim kara topraktır”

Küçük bahçem...

.
Sıraevler’deki yeni evimizin önünde küçücük bir bahçemiz var. Bir tarafını  çiçeklik olarak bıraktık diğer tarafta ise bir şeyler yetiştirelim diye uğraşıyoruz. Aslında önceki evimde de bahçe vardı ama nedense hiç ilgimi çekmemişti bir şeyler yetiştirmek, toprakla uğraşmak. Gerçi annem bir şeyler yapıyordu ama ben sofradaki haliyle ilgileniyordum sadece.

Evimizin önündeki iki küçük bahçe

Mayıslardaki bahçede ise toplamda 40 kadar ceviz ve zeytin fidanlarım var. Annem geçen sene fidanların arasına biraz domates, biber, kavun, karpuz ekmiş. Ne sulamasıyla ne de çapasıyla fazla ilgilenemedik; 3-4 haftada bir gidip su verdik ama buna rağmen geçen sene epey mahsul aldık kendi çapımızda.  Bir bu nedenle bir de bir arkadaşımın iş yerinde saksıda perlit içinde domates yetiştirmesi ile “neden olmasın?” diyerek ben de giriştim bu işlere.

İlk önce bol bol okudum ilgili siteleri. Kimisi kişisel sayfalar kimisi forumlar olmak üzere gerçekten de güzel ve faydalı bilgilerin paylaşıldığı çok güzel siteler var. Bazılarının linklerini bu blogda da bulabilirsiniz. Bu siteleri, forumda yazılanları okudum; çok şey öğrendim buralardan. Şimdi de uygulamasını yapmaya çalışıyorum. İnsanın doğasında var demek ki bahçeyle, toprakla uğraşmak. Her akşam eve gidince bahçeyi sulamak, yabani otları ayıklamak; bitkilerin gözümün önünde gün be gün büyüdüğünü görmek sonunda da kendi yetiştirdiğin bir şeyin tadına bakmak inanılmaz keyifliymiş…

Boruda Çilek


İnsanlar neden çok katlı binalarda yaşarlar? "Dar alanda dikine yükselerek daha fazla insanı sığdırabilmek" diye yanıtlıyorum bu soruyu kendi kendime.

Aynı şekilde dar alanda kısıtlı toprakta daha fazla ürün almak için de benzer yapılar var. Mesela daha önce www.agaclar.net adresinde görmüş olduğum dikey çilek yetiştiriciliği gibi. Ben de kendi evimde denemeye karar verdim. Fotoğraflarda da görülebileceği gibi bir yağmur suyu borusunu çeşitli yerlerinden deldikten sonra buralara çilek fideleri yerleştirdim. Bu arada borunun altını kör tapa ile kapattıktan sonra içine perlit doldurdum. Yani aslında bir çeşit topraksız tarım yapmış oluyorum bu şekilde.Çileklerin dibinden perlit dökülmesini engellemek için de boruyla aynı renkte ince kadın çorabı geçirdim boylu boyunca...

Su deposu olarak önceleri dibi ve tepesi delinmiş su şişesini kullanıyordum. Sonradan bir kola şişesini, eczaneden aldığım serum tertipatı takarak kullanmaya başladım. Hem ayarlanabilir olması sayesinde suyun saatte ne kadar akacağını da belirleyebiliyorum. Örneğin, çok sıcak olmayan bugünlerde 125 ml/saat şeklinde ayarlı. Yukarıdan verdiğim besin katkılı su perlit içinde süzülerek en alta kadar rahatlıkla ulaşabiliyor.  Seracılıkta kullanılan bitki besinini agaclar.net üyelerinden  almıştım. (Bakınız: http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=11855)

İnşallah bol bol çilek yemek de nasip olur. Geçen gün ilk kızaran çileğin tadına ailecek baktık, gerçekten de çok nefisti.
Duvarda asılı olan çileklerim
 
Su akış miktarını serum aparatı ile ayarlayabiliriz



------- *** ------- GÜNCELLEME 28.05.2010 ------- *** -------

Günde bir-iki tane çilek toplamaya başladım bile. Tadı beklediğimden çok daha iyi. Bir de insan kendi yetiştirince daha bir lezzetli oluyormuş.



------- *** ------- GÜNCELLEME 02.06.2010 ------- *** -------

Su borusunda yetiştirdiğim çilekler meyvelerini vermeye başladı. Bugün (2 Haziran Çarşamba) itibari ile görüntü aşağıda. Lezzet ise benim damağımda...


--------> 1 Haziran 2011'de eklenen bölüm <----------

Bu sene de yediveren denilen modelden çilek aldım. Yine diktim boruya çilekleri inşallah bu sene geçen seneye göre daha fazla çilek yeriz.
--------> 1 Haziran 2011'de eklenen bölüm sonu <----------

İlk fotoğrafta yerde görülen sandıklarda da patateslerim var. Onu başka bir zaman yazacağım. [Yazdım bile, tam şurada "Sandıkta Patates Yetiştirmek" ] esen kalın.

LEDli bitki yetiştirme lambası ile çimlendirme denemesi

Merhaba, kasım ayı gibiydi; kışın evde bir şeyler yetiştirmek istediğimde bitkiler için en büyük problemlerden birinin de güneş ışığının eksikliği olduğunu anladım.  Bu nedenle bir araştırma yaptığımda LED’li aydınlatma ile bazı bitkilerin yetiştirilebildiğini öğrendim. Maalesef Türkiye’de bu tür LED’li Bitki Yetiştirme lambalarından (Grow Light )bulamadım Çinden sipariş versem gümrük işlemleri nedeniyle gelecek astarı yüzünden pahalıya mal olacaktı. Araştırdım e-bay’de, şu adreste, şöyle bir lamba seti buldum.



Evime kadar gelmesi kargo dahil yaklaşık 50 USD civarında tuttu. Oldukça uygun bir fiyat; tek dezavantajı 225 ledli olması ve ledlerin standart mavi ve kırmızı ledler olması. Yani ultra bright ledlerden olsaydı daha fazla ışık şiddeti elde edilebilirdi.
Buna rağmen denemeye değer diyerek şöyle bir düzenek yaptım. Küçük bir saksı-sera almıştım. Değişik çimleri denemek için içine koydum. Fotoğraftan da anlaşılabileceği gibi, dondurma kutusu, bardak içinde, tablet torf ve kemisol (sutut, su absorbe eden bir polimer madde) içinde birkaç değişik domates/biber/içek tohumları yetiştirmeyi denedim.
24 Kasım 2009’da seranın durumu.


Yaklaşık 20 gün sonra 12 Ocak 2010’da çimlerin büyüklükleri ise şu şekilde oldu.


Burada belki pek anlaşılamıyordur. Ben biraz tarif etmeye çalışayım. Tohumlar çimlendi ve uzamaya başladılar. Fakat başta da söylediğim gibi ışık pek yeterli olmadığı için cılız kaldılar.
Burada neden sadece kırmızı ve mavi led kullanıldığını açıklamayacağım, zaten daha önce bahsedildi. Isıtma problemini de Türk icadı elektrikli ayak altı ısıtıcısı kullanarak hallettim. Isıtıcı ve aydınlatma için ayrı ayrı zamanlara ve ayrı ayrı sürelere ayarlanmış  elektromekanik zamanlayıcı kullandım.
Sonuç: Bitkiler beklediğim daha doğrusu istediğim gibi büyümediler. Ya birden uzadılar cılız kaldılar ya da bir noktadan sonra hiç gelişemediler. Bunda yetersiz aydınlatma kadar düzensiz (az ya da birden verilen fazla) ısı da etkendir diye düşünüyorum.
Biraz büyüyebilmiş 4-5 adet domates/biber fidesini daha sonradan seradan çıkartarak orta boy bir saksıya aktardım. Dondurma kutusundaki maydanozlar ise maalesef zamanlayıcı takmadan önceki bir vakitte ısıtıcıyı prizde unutmam nedeni ile haşlanmak suretiyle telef oldular…
Artık yaz geldi, doğal aydınlatma ve ısıtma ile saksı-seramda çimlendirme yapıp küçük bahçeme aktarıyorum…
Esen kalın.

Domatesler viyollerde


Bugün viyollerdeki domatesler topraktan çıktılar.


Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-